NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF’İN DEVAMI NİTELİĞİNDEKİ RİVAYETLERI:
155 - (339) حدثني
محمد بن رافع.
حدثنا
عبدالرزاق.
أخبرنا معمر
عن همام بن
منبه. قال: هذا
ما حدثنا أبو
هريرة عن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فذكر أحاديث
منها:
وقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "كانت
بنو إسرائيل
يغتسلون عراة.
ينظر بعضهم
إلى سوأة بعض.
وكان موسى
عليه السلام
يغتسل وحده.
فقالوا:
والله! ما
يمنع موسى أن
يغتسل معنا
إلا أنه آدر.
قال فذهب مرة
يغتسل. فوضع
ثوبه على حجر.
ففر الحجر
بثوبه. قال
فجمع موسى
بأثره يقول:
ثوبي. حجر!
ثوبي. حجر! حتى
نظرت بنو
إسرائيل إلى
سوأة موسى.
فقالوا:
والله! ما
بموسى بأس.
فقام الحجر
بعد، حتى نظر
إليه. قال
فأخذ ثوبه فطفق
بالحجر ضربا".
قال أبو
هريرة: والله!
إنه بالحجر
ندب ستة أو سبعة.
ضرب موسى عليه
السلام
بالحجر.
[ش
(آدر) عظيم
الخصيتين.
(فجمح) أي ذهب
مسرعا إسراعا
بليغا. (ثوبي
حجر) أي دع
ثوبي يا حجر.
(فطفق بالحجر
ضربا) أي جعل.
يقال: طفق
يفعل كذا.
وطفق، بكسر
الفاء
وفتحها، وجعل
وأخذ وأقبل،
بمعنى واحد.
(ندب) أصله أثر
الجرح إذا لم
يرتفع عن
الجلد].
{155}
Bana Muhammed b. Râfi'
rivayet etti. (Dediki): Bize Abdürrezzâk rivayet etti., (Dediki): Bize Ma'mer,
Hemmam b, Münebbih'den naklen haber verdi. Hemmam şöyle demiş: Bize Ebû
Hureyre'nin Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den rivayet ettikleri
bunlardır. Müteakiben bir takım hadîsler zikretmiştirki: Onlardan biri de
şudur:
Resûlullâh (Sallallahu
Aleyhi ve Seilem) buyurdular ki:
«İsrâiloğulları çıplak
yıkanırlar; birbirlerinin avretlerini görürlerdi. Musa (Aleyhisselâm) yalnız
başına yıkanırdı. Bu sebeple İsrâiloğulları :
— Vallahi Musa'nın bizimle yıkanmasına bir mâni
yoktur. Şu kadar varki, onun hayaları büyüktür, dediler. Bir defa Musa (Aleyhisselâm) yıkanmaya gitti. Ve
elbisesini bir taşın üzerine koydu. Derken taş elbiseyi kaçırdı. Musa da:
Elbisemi bırak ey taşl Elbisemi, ey taş! diyerek izinden koştu. Nihayet
İsrâiloğuIIarı Musa'nın avret mahallini gördüler de:
— Vallahi Musa'da bir şey yokmuş, dediler.
Bundan sonra taş
dikildi. Hattâ ona baktılar ve Musa elbisesini alarak taşı döğmeye başladı.»
Ebû Hureyre demiş ki:
Vallahi bu taşda Musa (Aleyhisselâm)'ın taşla vuruşundan altı veya yedi iz
kalmıştır.
156 - (339) وحدثنا
يحيى بن حبيب
الحارثي.
حدثنا يزيد بن
زريع. حدثنا
خالد الحذاء
عن عبدالله بن
شقيق قال:
أنبأنا أبو
هريرة قال:
كان
موسى عليه
السلام رجلا
حييا. قال
فكان لا يرى
متجردا. قال
فقال بنو
إسرائيل: إنه
آدر. قال
فاغتسل عند
مويه. فوضع ثوبه
على حجر.
فانطلق الحجر
يسعى. واتبعه
بعصاه يضربه:
ثوبي. حجر!
ثوبي. حجر! حتى
وقف على ملأ
من بني
إسرائيل.
ونزلت: {يا
أيها الذين
أمنوا لا تكونوا
كالذين أذوا
موسى فبرأه
الله مما
قالوا وكان
عند الله
وجيها} [33/ الأحزاب/
69]
[ش
(مويه) هكذا هو
في جميع نسخ
بلادنا ومعظم
غيرها: مويه.
وهو تصغير
ماء. وأصله
موه. والتصغير
يرد الأشياء
إلى أصولها].
{156}
Bize Yahya b. Habİb
El-Hârisi de rivayet etti. (Dediki): Bize Yezîd b. Zürey* rivayet etti.
(Dediki): Bize Halid El-Hazzâ', Abdullah b. Şakik'dan rivayet etti. (Demişki):
Bize Ebû Hureyre haber verdi. (Dediki):
Musa (Aleyhisselam)
utangaç bir zat idi, çıplak görünmezdi. Bundan dolayı Benî İsrail:
«Onun hayaları büyüktür,
dediler. Derken bir sucağızın yanında yıkandı da elbisesini bir taşın üzerine
koydu. Ve taş koşmaya başladı. Musa da sopasıyle arkasına takılmış, onu
doğuyor: Elbisemi (bırak) ey taşt Elbisemi, ey taşt diyordu. Nihayet taş İsrâil
oğullarından bir cemâatin yanında durdu. Ve "Ey iman edenler! Musa'ya
eziyet edenler gibi olmayın ki, Allah onu onların söylediklerinden tebrie
etmişti. O Allah indinde makbuldü."» [Ahzab 69]. âyet-i kerîmesi indi.
İzah:
Bu hadîsi Buhârî
«Kitâbu'l-Gusul»'de tahric etmiştir.
Âder: Bâzılarına göre
fıtıklı kimse demektir. Bir takımları hayaları büyük kimse manâsına geldiğini
söylemişlerdir.
Cemaha: Şahlandı, son
sür'atle koştu, demektir. Hadîs-i şerif Hz. Musa'nın iki mucizesini haber
vermektedir. Bunlardan biri taşın elbiseyi alarak Benî İsrail'den bir cemâatin
yanına götürmesi, diğeri dövülmekten taşın üzerinde eser kalmasıdır.